9 Kasım 2012 Cuma

Amerikan Başkanlık Seçimleri Kadınların Zaferiyle Sonuçlandı

Seçimin üstünden bir kaç gün geçti. Hepimizin burnuna sokularak izlediği bir süreç oldu Amerikan Başkanlık seçimi; kampanyalardan seçim gününe. Şaka yollu birbirimize "ben hangi sandıkta oy kullanıyorum" diye soracak kadar gündemimize oturmuştu seçimler.

Kampanya sırasında Cumhuriyetçi adayların  özellikle tecavüz ve kürtaj konularında kadınlar aleyhine sarfettiği laflar kadın seçmenlerin seçime katılımını ve Obama'yı desteklemesini fitilledi.

Sivil toplumun desteğiyle üretilen ve sosyal medyada yer bulan kampanyaların da bu konuyu desteklemiş olduğu kesin. Benim de youtube'da  keyifle izlediğim, Actualy.org tarafından  Cher ve Kathy Griffin'in desteğiyle yapılan video tek başına karar verme konusunda etkili olmamıştır mutlaka ama seçim sonuçları oy verenlerin %47'sinin erkek, %53'ünün kadın olduğunu gösteriyor.  Erkeklerin %52'si Romney'i, kadınların %55'i Obama'ya oy vermiş. Amerika'da yaşayan Türk asıllı Amerikan vatandaşı bir arkadaşım seçim sonuçlarını facebook duvarında "Vagina Victory!" (vajinanın zaferi) yazarak duyurdu. 




Konuyu BBC "ABD'nin yeni çoğunluğu kadınlar" diye haberleştirdi. http://www.bbc.co.uk/news/magazine-20231337

Toplumun giderek tutuculaştığı ülkemiz toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda dünya üzerinde son sıralarda yer alıyor. Kadına ve LGBT'lere yönelik şiddetin hızla yükseldiği, 2002'den 2011'e cinsel suçlarda %400'lük artışın yaşandığı, kürtajın yasaklanması gibi doğrudan kadın bedeni üzerinde iktidar kurmaya yönelik girişimlerin olduğu bir dönemdeyiz. Başbakan, her fırsatta aile planlaması konusundaki fikirlerini beyan ederek, kadının iş gücünden eve çekilmesini, en az üç çocuk doğurmasını ve onların bakımından sorumlu olmasını teşvik ediyor. 

Sosyal medyanın "azınlıkların", "ezilenlerin", "bedenleri ve gelecekleri konusunda söz sahibi olamayanların"  sesini duyurabileceği mecralar olduğu gerçeğini gözardı etmeyen bir muhalefet ihtiyacı içindeyiz. ABD seçim sürecinden öğrenilecek konulardan biri bu. Obama'nın 2008 seçimlerindeki başarısının arkasında sosyal medyayı verimli ve başarıyla kullanmış olması yatıyordu. Özellikle de "kullanıcıların ürettiği içerik"le. Bu seçimler de özellikle kadınlara yönelik tehditlere boyun eğmeyeceklerini beyan eden kadınların zaferi ile sonuçlandı. Bizde neden olmasın?



7 Kasım 2012 Çarşamba

Siz hiç gümrüklü paket postanesine gittiniz mi?

Ben gittim, kör oldum!*

Yıllardır Amazon'dan alışveriş yaparım. Ülkemde ulaşamadığım kitaplara ulaşmamı sağladığından sitenin varlığı büyük bir mutluluk benim için.  Geçen ay da, Ali Saydam'ın bahsettiği bir kaç kitapla, yüksek lisans derslerinde hocalarımın önerdiği bir kaç kitabı ısmarladım amazon.com'dan.
Sitede kitapların elime ulaşma tarihi olarak 5 Kasım 2012 veriliyordu. Tam da o tarihte sabahtan kapım çalındı. (Mükemmel zamanlama, müşteri memnuniyeti, verilen sözün tutulması, markaya güven inşaası tam yani!) Postacımız kitaplarımı gümrüklü paket postanesinden alabileceğimi söyleyen bildiri kağıdını teslim etti bana.

İnternet alışverişiyle benden daha içli dışlı olan, dolayısıyla paket postanesine aşina eşim, o gün çalıştığı üniversitede dersinin olmaması nedeniyle işe gitmeyi ağırdan aldığından benimle gelmeyi teklif etti.

Cevizlibağ'a doğru düştük yola... Her ne kadar bedensel engellileri ve bebek arabasıyla seyahat etmek zorunda olan anneleri dışlaması ve hizmette ayrımcılık yapması nedeniyle kınasam da İstanbul ulaşımında önemli bir yer tutan metrobüsle yaklaşık yarım saat sonra Cevizlibağ'daydık. Kötü, yamuk yumuk taşlarla döşeli, bir kişinin zorlukla yürüyebileceği daracık kaldırımlardan, yayalara karşı son derece saygısız şoförlerin kullandığı yoğun  araç trafiğinin arasından geçerek paket postanesine ulaştık.

Postane hem binanın karanlık, havasız, bakımsız görüntüsüyle hem de çalışanlarının asık suratlı, dağınık, ilgisiz halleriyle köhne, ağır, işlemez, adeta 1970'lerden kalma bir zihniyet ile çalıştığı izlemini veriyordu. - Maalesef ilk izlenim doğru çıktı. 
Paketini almak üzere postaneye doluşmuş kalabalık da içinde bulunduğu ortamın psikolojine kendisini kaptırmış görünüyordu. Önce nereye gideceğimizi keşfettiğimizde veznenin önünde kuyruğa girmeye boşuna çalıştık, bir omuz darbesiyle önümüze geçen ilk kişiye bakış fırlatmakla yetindik ama durum devam edince sesimizi de çıkarmamız gerektiğini farkettik. İlk bankodaki memura elimizdeki bildiriyi verince, "tamam şimdi otur, adının okunmasını bekle" dedi bize. Yaklaşık 40 dakika boyunca adımın okunmasını bekledik. Adım okununca içerideki bölmeye girdim. Bir memur paketimi gösterdi, sonra karşı masaya gitmemi istedi. Karşı masadaki memur gümrük vergisini hesaplayıp kağıdı tekrar elime verdi. İlk bankoya dönmem gerektiğini söyledi. İlk bankodaki memur vergiyi alıp makbuzumu verdikten sonra yanındaki memura ayrıca 3,60 TL posta vergisi vermem gerektiğini belirtti. Bir sıradan çıkıp aynı bankoyu paylaşan ikinci memura ulaşmak için, dirsek darbesiyle önümüze geçmeye çalışanlara "sıraya girer misiniz" uyarıları  yaparak sıradaki yerimizi aldık. Buraya da paramızı verdikten sonra bir kez daha içeri girip nihayet paketimize kavuştuğumuzda bir saatten fazla süre geçmişti.

Aynı masalar arasında gidip gelme üzerine kurulu düzensizlik düzenini, arada sırayı bozup öne geçenlere müdahele etmeyen hatta neredeyse bu durumu özendiren, gülümsemek gibi en ufak bir nezaket belirtisinden uzak memurlar besliyordu. Paketlerini almaya gelmiş kişileri yönlendirecek, onlara yardımcı olacak bir sistemden bahsetmek mümkün değildi. Yaklaşık 40 dakika beklerken mesela bu sürede neden paketin vergi bedeli de hesaplanmıyor, ikinci ya da üçüncü noktada ödeme yapılıp paket alınıp çıkılamıyor da, bilemedin 8 metrekarelik bir alan içindeki üç nokta arasında yedi defa dolaşmak zorunda kalınıyor sorularına cevap bulamadım.
Resimlerini koyduğum dört kitaba 73,6 TL vergi ödeyip aynı yoldan geri dönerken - komplo teorilerini seven eşim "kitap almamızı, dünyadaki bilgilere ulaşmamızı istemediklerinden bu kadar vergi alıyorlar" diyordu.

Bu arada facebookta bir arkadaşım  "Ama sen bilmiyor musun ki bir sınır var. 150 $ veya €'yu geçmeyeceksin. Aynı ay içinde arka arkaya siparişleri bölüp kendi ismine paket de isteme o zaman da şüphelenebilirler. Bu nedenle siparişlerini aylara böl mesela... " uyarısında bulunuyor. Bundan sonra daha dikkatli olacağım kesin, yeni bir Cevizlibağ macerası istemiyorum.


*Cemal Süreya'nın şiirine gönderme