9 Temmuz 2012 Pazartesi

Hayat

Babamdan öğrendiğim şeyler var... Biraz Behramoğlu vari bir başlık oldu biliyorum ama, bir süredir 40 yıldır babamdan öğrendiklerimi düşünüyorum:

  • sesli okumanın keyfini, doğru vurgulamanın, doğru tonlamanın, doğru telafuzun önemini,
  • okurken sözlük, ansiklopedi karıştırmanın gerekliliğini,
  • okunan konu üzerine düşünmenin, tartışmanın, fikir yürütmenin okumanın bir parçası olduğunu,
  • başta da ağız/diş sağlığı olmak üzere kişisel bakımın değerini,
  • içkinin nasıl içileceğini , rakıyla çayın birlikte içilebildiğini,
  • toplu kullanılan banyo, tuvaletleri temiz bırakmak gerektiğini; tuvalet fırçası kullanmayı; lavaboyu kurulamadan tuvaletten çıkmamayı,
  • randevulara erken gitmeyi, kimseyi bekletmemeyi,
  • merak duymayı, araştırmayı, denemeyi,
  • inançlara saygılı olmayı,
  • güzel hikaye anlatmayı,
  • güzel şiir okumayı,
  • bir kaç türkü, bir kaç şarkı bilmenin gereğini, keyiflenince bir şarkı mırıldanmanın güzelliğini,
  • erkeklerin kahkaha atması kadar, ağlamasının da mümkün olduğu,
  • iyi araba kullanmanın ilk kuralının arabaya iyi bakmak olduğunu,
  • dürüst, namuslu, erdemli politika yapılabileceğini
adam gibi adamların var olabileceğini öğrendim ondan en önemlisi ve bir çocuğa bırakılabiecek en iyi mirasın güzel bir isim olduğunu...

Kitap


LAVİNİA
Ursula K. LeGuin
Metis Yayınları, Kasım 2009,283 sayfa

Bilimkurgu/fantastik edebiyatın yaşsız büyükannesi Ursula K. LeGuin’in son kitabı Lavinia 2009 yılında Metis’ten çıktı.

Türk okurun, özellikle bilimkurgu/fantastik edebiyat ve ütopya/distopya meraklılarının Mülksüzler, Karanlığın Sol Eli, Yerdeniz Üçlemesi (Beşlemesi?) gibi kitaplardan tanıdığı 1929 doğumlu LeGuin, son kitabına  Virgil’in epik şiiri “Aeneid”i orijinal dilinden, Latince, kendi deyimiyle “Çok yavaş: - günde on dize” okuyarak hazırlanmış. (Şiir, 10000 dizeden oluşuyor... Yani bu hesapla şiirin tamamını okumaya LeGuin 1000 gün harcamış.)

“Bir kızı vardı, konacak bütün kalıtına, varlığına
Egemen, gelişmiş, olgunlaşmış, kocaya varma çağında.
Çok delikanlı istemiş onu, geniş Latium’dan, Ausonia’dan...” *

Virgil’in Truvalı Aeneas’ın Truva Savaşı sonrası bir avuç insanla memleketinden ayılıp, “vaadedilmiş” yeni memleketine ulaşmasını, ulaştığı topraklarda (İtalya) Latium kralının kızıyla evlenip yeni bir ülke (Roma)kurmasının anlatıldığı  “Aeneid” şiirindeki kral kızı Lavinia, Ursula LeGuin’in kitabıyla ses buluyor.  

“Bildiğim kadarıyla bana gerçeklik kazandıran kişi şairimdi. ... Bana o can verdi... Ama o bunları yazmadı. Şiirinde hayatıma önem vermedi. Beni ihmal etti, çünkü beni ancak ölürken tanıdı.”

Fantastik kurguda  LeGuin, M.Ö. 8. yüzyılda geçen epik şiirin yan karakterlerinden birini- Lavinia’yı  geleceğini öğrenmek, hangi kocaya varması gerektiğine karar vermek üzere gecelemeye gittiği kutsal mekanda, M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış şairinin karşılaştırır. Tanrı-şair Virgil, ölüm yatağındadır ve Lavinia’ya başına gelecekleri anlatır.  Kaderini dinlemeye karar veren sessiz ve uysal Lavinia, annesinin bütün israrlarına direnerek Turnus’la evlenmeyi reddeder ve uzaklardan gemiyle gelecek yabancıyı bekler. Kitap da zaten yabancının geldiği günü anlatarak başlar ve geriye dönerek devam eder. Anlatıcının Lavinia olduğu kitapta herşey, zaten, Aeneas’ın ölümünün çok sonrasında sürekli geriye dönülerek anlatılır.  İpin bir merkezden başlayarak öne ve arkaya gidiş gelişleriyle üreyen bir iğne oyası gibi işlenen hikaye Gürol Koca’nın çevirisinin güzelliği sayesinde müthiş bir keyifle okunuyor. Virgil’in şiirinden yola çıkıp, hikayede anlatılanlara sadık kalarak savaşı, aşkı, bir krallığın kurulmasını, Roma-öncesi İtalya’yı anlatan kitaptaki yan hikayeler de birbirinden çekici.

Bir şairin sessiz yan karakterini alıp, ona ses veren LeGuin’in kitabını bitirince, LeGuin ya da başka bir yazar Lavinia’nın  acılı ve kızgın annesi  Amata’nın hikayesini yazsın istedim.  “Annemin o müthiş kederi insanlardan cevap bulamadı. Onu duyamayan, onunla konuşamayan bir koca, devamlı ağlayan altı yaşında bir kız ve böyle bir durumda her hizmetçi ve her kölenin yapacağı gibi, [iki oğlunun]ölümü yüzünden cezalandırılmaktan korkan bir sürü zavallı, ürkmüş kadınla başbaşa kalmıştı.” İki oğlunu kaybetmiş, büyük bir acıyla yaşıyan, karılık ve kraliçelik görevlerini yerine getirmeyi reddeden, yalnızca kadınların katıldığı Caprotinae festivalini yöneten, kızını istemeye gelen Rutul kralı ve yeğeni Turnus’a aşık bu kadın, sessiz ve uysal, sadık ve sorumluluk sahibi genç Lavinia’dan daha ilginç geldi bana.



* Aeneas, Latince’den çeviri İsmet Zeki Eyüboğlu, Payel, 1995