- sesli okumanın keyfini, doğru vurgulamanın, doğru tonlamanın, doğru telafuzun önemini,
- okurken sözlük, ansiklopedi karıştırmanın gerekliliğini,
- okunan konu üzerine düşünmenin, tartışmanın, fikir yürütmenin okumanın bir parçası olduğunu,
- başta da ağız/diş sağlığı olmak üzere kişisel bakımın değerini,
- içkinin nasıl içileceğini , rakıyla çayın birlikte içilebildiğini,
- toplu kullanılan banyo, tuvaletleri temiz bırakmak gerektiğini; tuvalet fırçası kullanmayı; lavaboyu kurulamadan tuvaletten çıkmamayı,
- randevulara erken gitmeyi, kimseyi bekletmemeyi,
- merak duymayı, araştırmayı, denemeyi,
- inançlara saygılı olmayı,
- güzel hikaye anlatmayı,
- güzel şiir okumayı,
- bir kaç türkü, bir kaç şarkı bilmenin gereğini, keyiflenince bir şarkı mırıldanmanın güzelliğini,
- erkeklerin kahkaha atması kadar, ağlamasının da mümkün olduğu,
- iyi araba kullanmanın ilk kuralının arabaya iyi bakmak olduğunu,
- dürüst, namuslu, erdemli politika yapılabileceğini
iletişim, halkla ilişkiler, hedef kitle, şirket-müşteri ilişkileri, kurumsal yayın, basın ilişkileri konularında ondört yıllık tecrübe + yüksek lisans eğitimi sırasında pekişen bilgiler + merak, okuma ve gözlem tutkusunun tetikledikleri... hepsi burada, hepsi ve fazlası :-)
9 Temmuz 2012 Pazartesi
Hayat
Babamdan öğrendiğim şeyler var... Biraz Behramoğlu vari bir başlık oldu biliyorum ama, bir süredir 40 yıldır babamdan öğrendiklerimi düşünüyorum:
Kitap
LAVİNİA
Ursula K. LeGuin
Metis Yayınları, Kasım 2009,283 sayfa
Bilimkurgu/fantastik edebiyatın
yaşsız büyükannesi Ursula K. LeGuin’in son kitabı Lavinia 2009 yılında
Metis’ten çıktı.
Türk okurun, özellikle
bilimkurgu/fantastik edebiyat ve ütopya/distopya meraklılarının Mülksüzler,
Karanlığın
Sol Eli, Yerdeniz Üçlemesi (Beşlemesi?) gibi kitaplardan tanıdığı 1929
doğumlu LeGuin, son kitabına Virgil’in
epik şiiri “Aeneid”i orijinal dilinden, Latince, kendi deyimiyle “Çok yavaş: -
günde on dize” okuyarak hazırlanmış. (Şiir, 10000 dizeden oluşuyor... Yani bu
hesapla şiirin tamamını okumaya LeGuin 1000 gün harcamış.)
“Bir kızı vardı,
konacak bütün kalıtına, varlığına
Egemen, gelişmiş,
olgunlaşmış, kocaya varma çağında.
Çok delikanlı istemiş
onu, geniş Latium’dan, Ausonia’dan...” *
Virgil’in Truvalı Aeneas’ın Truva Savaşı
sonrası bir avuç insanla memleketinden ayılıp, “vaadedilmiş” yeni memleketine
ulaşmasını, ulaştığı topraklarda (İtalya) Latium kralının kızıyla evlenip yeni
bir ülke (Roma)kurmasının anlatıldığı “Aeneid”
şiirindeki kral kızı Lavinia, Ursula LeGuin’in kitabıyla ses buluyor.
“Bildiğim kadarıyla bana gerçeklik kazandıran kişi şairimdi.
... Bana o can verdi... Ama o bunları yazmadı. Şiirinde hayatıma önem vermedi.
Beni ihmal etti, çünkü beni ancak ölürken tanıdı.”
Fantastik kurguda LeGuin, M.Ö. 8. yüzyılda geçen epik şiirin
yan karakterlerinden birini- Lavinia’yı
geleceğini öğrenmek, hangi kocaya varması gerektiğine karar vermek üzere
gecelemeye gittiği kutsal mekanda, M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış şairinin karşılaştırır.
Tanrı-şair Virgil, ölüm yatağındadır ve Lavinia’ya başına gelecekleri anlatır. Kaderini dinlemeye karar veren sessiz ve uysal
Lavinia, annesinin bütün israrlarına direnerek Turnus’la evlenmeyi reddeder ve
uzaklardan gemiyle gelecek yabancıyı bekler. Kitap da zaten yabancının geldiği
günü anlatarak başlar ve geriye dönerek devam eder. Anlatıcının Lavinia olduğu
kitapta herşey, zaten, Aeneas’ın ölümünün çok sonrasında sürekli geriye
dönülerek anlatılır. İpin bir merkezden
başlayarak öne ve arkaya gidiş gelişleriyle üreyen bir iğne oyası gibi işlenen
hikaye Gürol Koca’nın çevirisinin güzelliği sayesinde müthiş bir keyifle
okunuyor. Virgil’in şiirinden yola çıkıp, hikayede anlatılanlara sadık kalarak
savaşı, aşkı, bir krallığın kurulmasını, Roma-öncesi İtalya’yı anlatan
kitaptaki yan hikayeler de birbirinden çekici.
Bir şairin sessiz yan karakterini
alıp, ona ses veren LeGuin’in kitabını bitirince, LeGuin ya da başka bir yazar
Lavinia’nın acılı ve kızgın annesi Amata’nın hikayesini yazsın istedim. “Annemin o müthiş kederi insanlardan cevap
bulamadı. Onu duyamayan, onunla konuşamayan bir koca, devamlı ağlayan altı
yaşında bir kız ve böyle bir durumda her hizmetçi ve her kölenin yapacağı gibi,
[iki oğlunun]ölümü yüzünden cezalandırılmaktan korkan bir sürü zavallı, ürkmüş
kadınla başbaşa kalmıştı.” İki oğlunu kaybetmiş, büyük bir acıyla yaşıyan,
karılık ve kraliçelik görevlerini yerine getirmeyi reddeden, yalnızca
kadınların katıldığı Caprotinae festivalini yöneten, kızını istemeye gelen
Rutul kralı ve yeğeni Turnus’a aşık bu kadın, sessiz ve uysal, sadık ve
sorumluluk sahibi genç Lavinia’dan daha ilginç geldi bana.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)