SAVING FISH FROM DROWNING
Amy Tan
2006 Ballantine Books
ISBN- 100345 46401-X
496 sayfa
“A pious man explained to his followers: “It is evil to take lives and
noble to save them. Each day I pledge to save a hundred lives. I drop my net in
the lake and scoop out a hundred fishes. I place the fishes on the bank, where
they flop and twirl. “Don’t be scared,” I tell those fishes. “I am saving you
from drowning.” Soon enough, the fishes grow calm and lie still. Yet, sad to
say, I am always too late. The fishes expire. And because it is evil to waste
anything, I take those dead fishes to market and I sell them for a good price.
With the money I receive, I buy more nets so I can save more fishes”.-
ANONYMOUS
Amy Tan Çin'den
ABD'ye göç eden bir ailenin kızı. 1952 yılında California Eyaleti’nin Oakland
şehrinde doğan Tan, 2006'da yayımlanan bu kitabında ABD dışına çıkıyor.
Önceki
kitaplarında Çin’den gelen “geleneksel” anne ile Amerika’da doğan “modern”
kızın ve doğu-batı kültürlerinin çatışmasını son derece esprili bir dille işleyen
Amy Tan, Saving Fish From Drowning
romanında farklı bir konuyu faklı bir anlatım şekliyle ele alıyor.
Kitabın anlatıcısı
bir hayalet. Bu konuda Amy Tan, “anlatıcının hayalet olması, kişiliği olan ve
diğer karakterlerin düşünceleri ile güdüleri konusunda yorum yapma yeteneğine
sahip bir birinci tekil şahıs ağzı kullanmaya imkan tanır” diyor.
“Budha’nın Ayak İzleri”ni
takip emek üzere Çin ve Myanmar seyahatine çıkan 12 Amerikalının “maceraları”,
geziyi planlayan ve 12 kişinin ortak noktası olan ama hikayenin başında “korkunç” şekilde hayatını
kaybeden; Doğu sanatları uzmanı, antikacı, kolleksiyoncu Bibi Chen’in hayaleti
tarafından Amy Tan’in muhteşem mizah anlayışı ile anlatılıyor.
Birbirinden çok
farklı kişilerden oluşan grubun dinamikleri ve Canterbury Hikayeleri’ni
anımsatan şekilde “herkesin ayrı hikayesi” ile kıssadan hisselerinin bir araya
gelmesi kitabı “hikaye anlatımının”
güzel örneklerinden biri yapıyor.
Amerikalı
turistler, Bibi’nin hazırladığı gezi notlarını okumadan, kendilerini tam da “turist” gibi Çin’de
buluyorlar. Diğer kitaplarında “home front”ta geçen Doğu-Batı çatışması motifi,
bu kitapta Amerikalı tursitlerin algısıyla Doğu’nun gerçeği arasındaki çatışma
olarak ortaya çıkıyor.
... “And there – how handy indeed- was a public urinal. This one was recessed in rock, about twenty inches wide, two feet in height,
with a receptacle brimming with what looked like urine and cigarette ashes.
(What that was actually was rainwater that had washed over joss-stick
offerings.) The walls were wavy and smooth, leading Harry to think
it had been worn down by centuries of men seeking the same relief. (Not so.
That stone had been carved to resemble a vulva) And portions of the loo, he
noted, had been etched with grafitti. (The Chinese characters were in reality
an engraving atributed to the Goddess of Female Genitalia, the progenitor of
all life, the bearer of tidings to formerly barren women. ...)” ...
Vaktinde oryantalist bakış açısıyla Osmanlı’ya gelip
hatıralarını yazan seyyahların gözlüklerinden bakar gibi Doğu’ya bakan
turistler de İngilizce bilen tüm
Çinlilerin hemen her konuyla ilgili “no worries” diyebilmesine şaşar. “ ... “No
worries” at every turn. Lost your luggage? No worries! Your room’s crawling
with fleas? No worries. ...”
Noel arifesinde,
uyuya kaldığı için gruba katılamayan bir kişi dışındaki herkes Myanmar’ın yerel
kabilelerinden “Karen”lardan yüzyıl kadar önce Hristiyanlaştırılan ve kendi
“melez” Hristiyanlıklarını uygulayan “Lord’s Army” (ya da turistlerimizin “Lajamee”
olarak algıladığı bir grup) tarafından
kaçırılıyor. “İlkel” kabile ile
Amerikalı turistlerin etkileşimi sürecinde Doğu-Batı çatışması, uydu yayınları sayesinde
iyice küçülen dünya, “melezleşen” kültürler, olgular ve algılar arasındaki farklılar daha da yoğunlaşarak ve
muhteşem bir anlatımla kitabın sonuna kadar devam ediyor.
Bu noktada
yazarın kitaba başlama noktası
olarak belirttiği sorunsal da
irdeleniyor: Her kitabına bir takım sorulara cevap aramakla başladığını
söyleyen Amy Tan Saving Fish From
Drowning’e de “haddinden fazla şanslı olmakla, kendinden daha şanşsız
olanlara yardım etmek arasındaki çelişkili duygularla yola çıktığını”
belirtiyor.
Yazar kitabın
başlangıcındaki “okuyucuya not” bölümünde “ bir gün New York’ta dolaşırken
bastıran sağanak yağmurdan kaçmak için “Amerikan Psişik Araştırmalar Derneği”ne
sığınmak zorunda kaldığını, burada Karen Lundergaard’ın 54 seans boyunca Bibi
Chen’in anlattığı hikayeyi kaleme aldığı el yazmaları ile karşılaştığını; San
Fransisco’ya dönüşünde de bir kaç kez
Karen Lundergaard’la buluştuğunu anlatıyor. Tamamen kurmaca olan bu bölümle, “Turistler Burma’dan
Kaçıyor, 11 Kayıp Amerikalı Korkuya Yolaçtı” başlıklı gazete kupürü okuyucuda
“gerçeklik” duygusu uyandırıyor. Ayrıca bitki örtüsünden, topografiye;
mekanlardan, pazarlarda satılan hediyelik eşyalara her yeri büyük bir detayla
betimleyen Amy Tan bu gerçeklik duygusunu kurguya büyük bir başarıyla taşıyor.
Amy Tan’ın diğer kitapları
The Joy Luck Club (1989)
Talih Kuşu (Can Yayınları, 1994)
The Hundred Secret Senses (1995)
The Kitchen God’s Wife (1991)
Mutfak Tanrısı (Can Yayınları, 1996)
Bonesetter’s Daughter (2001)
Çıkıkçının Kızı (Epsilon Yayınları, 2003)
Film
The Joy Luck Club, 1990
Yapımcı: Oliver Stone, Amy Tan, Patrick Marley
Yönetmen: Wayne Wang