8 Ekim 2012 Pazartesi

Bizim oğlan Alex! Ya da bir iletişim dersi

Fenerbahçe'den ayrılmasıyla Fenerbahçeli olsun olmasın;  futbolla içiçe yaşasın ya da uzak dursun  Türkiye'lilerin gündemine oturan Alex de Souza'nın basın toplantısını izliyorum.

Futbola uzaktan bakıp, ilişkisini "aa bugün Kadıköy'de çok formalı var, maç var galiba"dan öteye geçiremeyen biri olarak izliyorum. Sadece bir iletişimci gözüyle.

Önce beden diline ve ses tonuna bakıyorum.
Vücut dili ne diyor Alex'in?  Kolları bağlı, neredeyse içine kapalnmış haliyle masa ve mikrofon başında iyice küçülen Alex'in güç gösterisi yapmadığı okunuyor. Üzgün, güçsüz ve mağdur. Ses tonu kontrollü, alçak tonda ve üzüntülü. Zaten çok ağladığını da, hatta çocukluğundan beri hiç bu kadar ağlamadığını da söylüyor.

Konuşmaya iğneyi kendisine batırarak başlıyor: Twitteri yanlış kullandığını, kendisinde kalması gereken fikirleri SMS yoluyla insanlarla paylaşarak hata yaptığını anlatıyor. (İletişim hatası yaptım diyor yani.) Ardından Fenerbahçe yünetimi ve teknik direktör Aykut Kocaman'la  ilgili, ilk tanıştığı andan itibaren ilişki ve iletişim yönetimini yürütmeyi beceremeyen bir yönetici portresi çiziyor. Hatta konuşmanın bir noktasında açıkça "iletişim ve saygı eksikliği"nden bahsediyor.

İlişki ve iletişim yönetimini beceremeyen Aykut Kocaman ve Ali Yıldırım'la ilgili kendisiyle doğrudan konuşmak yerine sürekli arkasından konuşulduğu ya da başkaları aracılığıyla haber gönderdiklerinin örneklerini sıralıyor.

Sonunda Türk basını da Alex'in eleştirilerinden nasibini alıyor:  basın mensuplarının altına imza atmadan yaptıkları haberlerden ya da deveyi pire yapan, yangına körükle giden yaklaşımından duyduğu rahatsızlığı anlatıyor. 

Konuşmasını  "Fenerbahçe bir oyuncu kaybetti ama bir taraftar kazandı" diye bitiren Alex, en ince detaylarla örneklendirdiği ve iki saati aşan basın toplantısını (konuyu daha önce hiç takip etmemiş birisi olarak bana gereksiz ve uzun gelmekle birlikte, bir yandan da kulüpte kendisine uygulanan mobbing'i - ki o bu kelimeyi hiç kullanmadı-  tüm netliğiyle betimleyen detaylardı bunlar) iletişim konusuyla ilgilenenlerin (sadece futbol ya da Fenerbahçe değil) dikkatle incelemesi gerekiyor bence.

Bağırmadan, ses yükseltmeden, sorumluluğu sadece karşı tarafa yüklemeden, olayları tüm yönüyle ele alarak, hikayeyi doğru kurgulayıp, dinleyicilerin/izleyicilerin duygularına hitap ederek, beden diliyle söyledikleri arasındaki uyumu yakalayarak da iletişim kurmanın mümkün olduğunun bir kanıtı gibi bu basın toplantısı. 









2 yorum:

  1. bir iletişimci olarak güzel yorumun için teşekkür ederiz Leyla :) yalnız Aziz yıldırımı, Ali yapmışsın.. çok hoşuma gitti :) sevgiler..

    YanıtlaSil
  2. bahsi gecen kisi Aziz Yildirim hapisteyken devreye giren Ali Yildirim cunku...

    YanıtlaSil