19 Nisan 2013 Cuma

Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlarda Halkla İlişkiler- III Misyon- Vizyon ve Amaçlar

Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara özgü bir durum değil aslında var oluş nedenlerini belirleme zorunluluğu.
Özel sektörde ya ya kamu sektöründe yer alan tüm kurumların hatta tek tek bireylerin üzerinde düşünmesi gereken bir konu bu. Neden varım; ne yapıyorum, kimim; ne yapmak, var olduğum ortamda nasıl bir iz bırakmak istiyorum sorularının cevaplarını iyi bilmeli; bu cevaplar içinde rakiplere kıyasla nasıl konumlanacağımızı; "Unique Selling Proposition"ımızın ya da benzersiz satış teklifimizin ne olduğunu iyi düşünmeliyiz.

Kâr amacı gütmeyen kuruluşların, en büyük sıkıntısı, bence, var oluş nedenlerinin "kerameti kendinden menkul" olduğunu düşünmeleri ve yöneticilerini /çalışanlarının ya da gönüllülerinin buna gönülden inanmaları. Uzun yıllar halkla ilişkiler sorumlusu olarak çalıştığım vakfın yöneticilerine  vakfın eğitim kurumları için hazırlanan misyon belgesinin vakfın misyonu olmadığını, ikisinin birbirinden ayrı şeyler olduğunu anlatamamanın acısını ve sıkıntısını  ben yaşadım; eminim bu konuda yalnız değilim.

Örneğin "Çevreyi korumak için bir araya gelmiş bir derneğim, vakıfım işte. Çevreyi korumak başlı başına iyi bir şey zaten. Daha neyi düşüneceğim?" deseler ben çevreye değer veren biri olarak TEMA'yı Greenpeace'ten, Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nı Çekül'den, Turmepa'yı ÇEVKO'dan  nasıl ayırt edeceğimi  nasıl bileceğim? Hangisine destek vermem, bağış yapmam gerektiğine nasıl karar vereceğim?  Ya da her işin başı eğitim dediğimde karşıma çıkacak onlarca dernek ya da vakıftan hangisini tercih edeceğimi nasıl anlayacağım?

Evet, adı üstünde  bu kuruluşların amacı kâr etmek değil, ama güçlü olmak, etkili olmak, projelerini hayata geçirebilmek için destekçi (bağışçı ve gönüllü) sayılarını artırmaları gerekmiyor mu? Dolayısıyla kendilerini, fikirlerini, projelerini,  ya da hizmet ve ürünlerini "satmaları"  gerekiyor. Satabilmek için de öncelikle kim olduklarını, ne yaptıklarını bütün netliğiyle onların bilmesi lazım. Bu işin başı da adına "misyon" demeseler de varlık nedenlerini en kısa, öz, anlaşılır, kendilerini rekabet ortamında farklılaştıracak şekilde anlatmaları lazım.

Bu ilk adımsa ikinci adım kurumun vizyonu ve amaçlarının belirlemesi olmalıdır:  Kurumun profesyonel yöneticileri, mütevellileri, yönetim kurulu üyeleri kısa, orta ve uzun vadelerde kuruluşlarının olacağını, ne yapacağını,  hedeflerini;  bu hedeflere  ulaşmak için nasıl yollar izlemeyi planladıklarını;  kurumla ve kurumun sunduklarıyla ilgili  nasıl bir gelecek öngördüklerini ortaya koymalıdırlar.

Bu çalışmayı yapanlar, bu tarzdaki öngörülerin dünden bugüne değişmediği- zaten değişmemesi de gerektiği - gerçeğini kabul ederek; dolayısıyla alınan kararların uygulamasında tutarlı olmalarını bilerek; uygulamalarda yapılacak günlük, haftalık ya da aylık  değişimlerin uzun vadede kendilerine zarar vereceğini bilerek hareket etmelidirler. Ancak ölçme değerlendirme yapmanın önemi ve belli aralıklarla gerekli revizyonların bu değerlendirmeler üzerinden yapılabileceği gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle kurum politikaları, misyon ve vizyonu ile hedefleri belirlenirken mutlaka ölçülebilir, somut ölçütler konması gerektiği akıllarından çıkarılmamalıdır.

Örnek vermek gerekirse, bir mezunlar derneği  XXX okulundan mezun olanların birbiriyle ve okullarıyla ilişkilerini  ve işbirliğini devam ettirmek; mezun oldukları okula maddi ve manevi destek sağlamak; aynı okulda hali hazırda öğrenci olanlar arasında maddi desteğe ihtiyaç duyanlara burs vermek gibi amaçlar güdüyor olabilir.  Ancak bu amaçlar elle tutulabilir, ölçülebilir amaçlar değildir.  Oysa, mezunlar veri tabanı kurmak ve güncellemek gibi bir amacı ölçebilirsiniz. Üç ayda bir çıkaracağınız dergi ölçülebilir bir hedeftir.  Bu dergilerin mezunlarınızın en az %80'ine ulaşmasını sağlamak ya da senede bir 1000 kişinin  (mezun sayınıza bağlı tabii, bu 150 de olabilir) katılacağı "gün"  düzenlemek de. Hedefleriniz arasında mezunların belli bir yüzdesinin düzenli aidat ödeyen dernek üyesi olması; her sene bu sayının belli bir oranda artması; belli sayılarda e-bülten/bülten gönderilmesi mutlaka olmalıdır. Aksi takdirde başarılı olup olmadığınızı ölçebilme; uygulamalarınızı değiştirirken bu değişiklikleri bilimsel temellere oturtabilme şansınız olmaz.  Derneğinizde hep aynı kişiler birbirleriyle görüşür; aynı kişiler dernekte görev alır; aynı etkinlikleri tekrarlayıp dururken, dışarıda kalanlar size burun büker!







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder