5 Temmuz 2012 Perşembe

Nora Ephron'ın anısına


Nora Ephron'ın ölümünün ardından yıllar önce yazdığım bu yazıyı anımsadım. RIP, Nora...

Julie and Julia (2009)
Yönetmen/Yapımcı: Nora Ephron
Senaryo Yazarı : Nora Ephron (You’ve got Mail, Sleepless in Seatle, When Harry Met Sally gibi filmlerin yazarı) ve Julie Powell
Oyuncular: Meryl Streep (Julia Child), Amy Adams (Julie Powell),



Bir film seyrettim, hayatım değişmedi. Sadece inanılmaz haz alarak ayrıldım salondan. Tam bir “chick flick” olarak adlandırılabilecek, zarif bir komediyle donatılmış duygusal bir “kadın öyküsü”; iki kadının “yemek pişirme” paydasındaki hayatları üzerine bir film, Julie and Julia.
Film, yemek kitabı yazarı Julia Childs ile Julia Childs’ın Mastering the Art of French Cooking kitabında yer alan 524 tarifi 365 gün boyunca pişiren ve bu deneyimini bir blog halinde internet üzerinde yayımlayan Julie Powell’ın hikayesi.

İki “gerçek” öyküyü birbirine bağlayan, esas olarak bir kadının diğer kadının yemek tariflerini kullanıyor olması tabii ki, ancak “zamanın iletişim organlarını” kullanarak yemek pişirme deneyiminin kitlelerle paylaşılması ve “zamanın siyasi ortamının gölgelediği kişisel tarihler” de arka plandaki önemli unsurlar.

Julia Child Fransız mutfağını tanıtan yemek kitabı ve televizyon programlarıyla; ilginç (hatta komik) ses tonu, uzun boyu ve iri kemikli yapısıyla Amerikan popüler kültüründe (ve dolayısıyla ortak hafızasında) önemli bir yer sahibi.  Amerikalılara Fransız mutfağını öğreten kadın olarak tanınıyor. 1960’ların başında yayımlanan televizyon programı, “Fransız Şef” on yılı aşkın süre yayında kalan başarılı bir program. (örnek programların videolarına http://www.pbs.org/juliachild/ linkinden ulaşmak mümkün)

II. Dünya Savaşı’ndan sonra eşinin Amerikan Dışişleri mensubu olarak Paris’e atanmasının ardından Fransız yemekleriyle tanışan Julia, evde oturmak fikrini kabul edemediğinden Fransız mutfağını öğrenmeye soyunur ve ünlü yemek okulu Cordon Bleu’nun sınıfındaki tek kadın öğrenci  olur. Amerikalılar için Fransız Mutfağını anlatan bir yemek kitabı hazırlayan Simone Beck ve Louisette Berthole ile tanışır, onların temelini attığı kitabı “Amerikalılaştırma” görevini üstlenir.

Hikayenin Soğuk Savaşın ve komünist avının en yoğun yaşandığı McCarthy döneminin gölgesinde geçen bu bölümü yönetmenin ışık ve renk kullanımında farklılığa gitmesiyle  bugünün hikayesinden ayrılır.

2000’lerde (tam zaman vermek gerekirse 2002 Ağustos’undan 2003 Ağustosu’na kadar geçen bir zaman diliminde) geçen Julie Powell’ın hikayesinin arka planında da, 9/11 sonrası var. Lower Manhattan Development Corporation’da  İkiz Kule madurları ile ilgili “call center” memuresi olarak çalışan Julie, hayatına anlam katma çabası içinde Julie & Julia: 365 Days, 524 Recipes, 1 Tiny Apartment Kitchen olarak isimlendirdiği bir blog başlatır. Bir anda tutan ve pekçok kişi tarafından takip edilen blog’un başarısı bir kitap ve bir filmle de “katlanır” ya da kanıtlanır”.

Konunun ilginçliği; yemek pişirmenin de iyi yemek pişiren birini(birilerini) seyretmenin de büyüleyiciliği, sağaltıcığı keyfi ile birleşince iyi bir film seyretmenin hazzıyla çıkılıyor sinemadan.


Filmden alıntı: Paul Cushing Child “Sen benim için ekmeğimdeki  tereyağ, hayatımın nefesisin” ( You are the butter to my bread and the breath to my life.) der eşine ve ona iyi bir ahçının mutfağında mutlaka olması gereken mermer bir havan hediye eder sevgililer gününde.  Julie’nin eşi  Eric’de gene bir sevgililer gününde bu cümleyi alıntılar ve eşine bir dizi inci kolye hediye eder: Çünkü Julie, kadınların mutfakta inci kolye takıp en şık halleriyle yemek yaptığı o günlere özenmektedir.


“Yemek”li filmler
En temel ihtiyaçlardan sayılan yemek yemek ve yemek pişirmek, karın doyurmanın ötesine geçip  rafineleştiğinde, neredeyse bir “sanat” olarak önümüze geldiğinde tarifi zor bir haz yaşarız. Farklı malzemelerin, baharatlar ve ısı etkisiyle birbirlerini dönüştürmeleri, pırıl pırıl ovulmuş tencereler, kazanlar, kokular, tatlar, anne evinin mutfağına ve çocukluk günlerine götüren huzurlu bir yolculuk; tüm duyuları canlandıran muhteşem bir şölendir yemek pişirmek ve pişirilmesini seyretmek. Sinemaya geçmiş böyle şölen filmlerden birkaçı arasında yerini alıyor Julie & Julia. Kaçırmayın derim.

Fried Green Tomatoes (Jon Avnet, 1991)
Delicatessen (Marc Caro- Jean-Pierre Jeunett, 1991)
Like Water for Chocolate (Alfonso Arau, 1992)
Eat Drink Man Woman (Ang Lee, 1994)
Chocolat (Lasse Hallström, 2000)
No Reservations (Scott Hicks, 2007)
Ratatouille (Brad Bird, 2007)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder