Nora Ephron'ın ölümünün ardından yıllar önce yazdığım bu yazıyı anımsadım. RIP, Nora...
Julie and Julia (2009)
Yönetmen/Yapımcı: Nora Ephron
Senaryo Yazarı : Nora Ephron (You’ve got Mail, Sleepless in Seatle, When Harry Met Sally gibi filmlerin yazarı) ve Julie Powell
Oyuncular: Meryl Streep (Julia Child), Amy Adams (Julie Powell),
Bir film seyrettim, hayatım değişmedi. Sadece
inanılmaz haz alarak ayrıldım salondan. Tam bir “chick flick” olarak adlandırılabilecek,
zarif bir komediyle donatılmış duygusal bir “kadın öyküsü”; iki kadının “yemek
pişirme” paydasındaki hayatları üzerine bir film, Julie and Julia.
Film, yemek kitabı yazarı Julia Childs ile Julia
Childs’ın Mastering the Art of French Cooking kitabında yer alan 524
tarifi 365 gün boyunca pişiren ve bu deneyimini bir blog halinde internet
üzerinde yayımlayan Julie Powell’ın hikayesi.
İki “gerçek” öyküyü birbirine bağlayan, esas
olarak bir kadının diğer kadının yemek tariflerini kullanıyor olması tabii ki,
ancak “zamanın iletişim organlarını” kullanarak yemek pişirme deneyiminin
kitlelerle paylaşılması ve “zamanın siyasi ortamının gölgelediği kişisel
tarihler” de arka plandaki önemli unsurlar.
Julia Child Fransız mutfağını tanıtan yemek kitabı
ve televizyon programlarıyla; ilginç (hatta komik) ses tonu, uzun boyu ve iri
kemikli yapısıyla Amerikan popüler kültüründe (ve dolayısıyla ortak hafızasında)
önemli bir yer sahibi. Amerikalılara
Fransız mutfağını öğreten kadın olarak tanınıyor. 1960’ların başında yayımlanan
televizyon programı, “Fransız Şef” on yılı aşkın süre yayında kalan başarılı
bir program. (örnek programların videolarına http://www.pbs.org/juliachild/
linkinden ulaşmak mümkün)
II. Dünya Savaşı’ndan sonra eşinin Amerikan
Dışişleri mensubu olarak Paris’e atanmasının ardından Fransız yemekleriyle
tanışan Julia, evde oturmak fikrini kabul edemediğinden Fransız mutfağını öğrenmeye
soyunur ve ünlü yemek okulu Cordon Bleu’nun sınıfındaki tek kadın öğrenci olur. Amerikalılar için Fransız Mutfağını
anlatan bir yemek kitabı hazırlayan Simone Beck ve Louisette Berthole ile
tanışır, onların temelini attığı kitabı “Amerikalılaştırma” görevini üstlenir.
Hikayenin Soğuk Savaşın ve komünist avının en
yoğun yaşandığı McCarthy döneminin gölgesinde geçen bu bölümü yönetmenin ışık
ve renk kullanımında farklılığa gitmesiyle
bugünün hikayesinden ayrılır.
2000’lerde (tam zaman vermek gerekirse 2002
Ağustos’undan 2003 Ağustosu’na kadar geçen bir zaman diliminde) geçen Julie
Powell’ın hikayesinin arka planında da, 9/11 sonrası var. Lower Manhattan
Development Corporation’da İkiz Kule
madurları ile ilgili “call center” memuresi olarak çalışan Julie, hayatına
anlam katma çabası içinde Julie & Julia: 365 Days, 524 Recipes,
1 Tiny Apartment Kitchen olarak isimlendirdiği bir blog başlatır. Bir anda tutan ve pekçok kişi
tarafından takip edilen blog’un başarısı bir kitap ve bir filmle de “katlanır”
ya da kanıtlanır”.
Konunun ilginçliği; yemek pişirmenin de iyi yemek
pişiren birini(birilerini) seyretmenin de büyüleyiciliği, sağaltıcığı keyfi ile
birleşince iyi bir film seyretmenin hazzıyla çıkılıyor sinemadan.
Filmden alıntı: Paul Cushing Child “Sen
benim için ekmeğimdeki tereyağ,
hayatımın nefesisin” ( You are the
butter to my bread and the breath to my life.) der eşine ve ona iyi bir
ahçının mutfağında mutlaka olması gereken mermer bir havan hediye eder sevgililer
gününde. Julie’nin eşi Eric’de gene bir sevgililer gününde bu
cümleyi alıntılar ve eşine bir dizi inci kolye hediye eder: Çünkü Julie,
kadınların mutfakta inci kolye takıp en şık halleriyle yemek yaptığı o günlere
özenmektedir.
“Yemek”li
filmler
En temel ihtiyaçlardan sayılan yemek yemek ve
yemek pişirmek, karın doyurmanın ötesine geçip
rafineleştiğinde, neredeyse bir “sanat” olarak önümüze geldiğinde tarifi
zor bir haz yaşarız. Farklı malzemelerin, baharatlar ve ısı etkisiyle
birbirlerini dönüştürmeleri, pırıl pırıl ovulmuş tencereler, kazanlar, kokular,
tatlar, anne evinin mutfağına ve çocukluk günlerine götüren huzurlu bir
yolculuk; tüm duyuları canlandıran muhteşem bir şölendir yemek pişirmek ve
pişirilmesini seyretmek. Sinemaya geçmiş böyle şölen filmlerden birkaçı
arasında yerini alıyor Julie & Julia. Kaçırmayın derim.
Fried Green Tomatoes (Jon Avnet, 1991)
Delicatessen (Marc
Caro- Jean-Pierre Jeunett, 1991)
Like Water for Chocolate (Alfonso Arau, 1992)
Eat Drink Man Woman (Ang Lee, 1994)
Chocolat (Lasse Hallström, 2000)
No Reservations
(Scott Hicks, 2007)
Ratatouille (Brad
Bird, 2007)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder