3 Ekim 2012 Çarşamba

"Biz duyurmuştuk, hatta internet sitemizde de var" yaklaşımı

Ali Saydam'ın Türkiye'de İletişimin El Kitabı 2*'yi okuyorum şimdi de. Muhteşem, ders çıkarılası örneklerle dolu kitap.
O kadar çok örnek var ki aslında üzerinde konuşulabilecek. Ama "Şöhret ve markayı yönetmek için altyapı da yetmiyor" başlığı altında anlatılan Abdullah Oğuz örneğiyle başlamak istedim. Oğuz, Mutluluk filminin Los Angeles Times'da yer aldığı kadar Türk basınında yer almaması nedeniyle Saydam'a sitem edince, Saydam "Ben yazmadıysam, bundan ben değil sen ve senin adamların sorumlu." diyor. (s. 80)

O kadar sık rastladığımız bir durum ki, basın mensubu arar bir konuda bilgi ister, kurumun halkla ilişkilercisi "web sitemizde" bulabilirsiniz der. Daha da beteri, basında bir haber çıkar ve siz "ama bizim bu konudaki rakamlarımız, bilgilerimiz, düşüncemiz aslında web sitemizde duruyordu" dersiniz.  En kolayı, "zaten basın bizi sevmiyor" deyip işin içinden çıkmak, ya da burnundan kıl aldırmaz bir tavırla basında yer almamıza gerek yok, bizi bilen biliyor demektir.

Unutulmaması gereken haber olabilecek konunun iletişimini basın mensubuyla yapmak halkla ilişkiler profesyonelinin görevi olduğudur. Basın mensubunun hele ki zamanla yarıştığı durumlarda sizinkinin de dahil olduğu yüzlerce internet sitesini dolaşarak bilgi toplamaya vakti yoktur. Gazetecinin bunu yapmasını beklemek, kurum adına saflıktan öte bir cehalet durumudur.



* Türkiye'ye İletişimin El Kitabı 2: İktidar Yalnızlıktır, Remzi Kitabevi 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder