2 Ekim 2012 Salı

Planlama demiştik, değil mi?

Öğrenci, ev kadını ya da halkla ilişkiler profesyoneli, doktor, mühendis farketmez... Yaptığınız işin önemli bir bölümü aslında planlama olmalı. Uygulamaya  geçmeden önce ne hedeflediğinizi, bu hedefe ulaşmanın yollarını kağıda dökmeseniz bile kafanızdan bir kez olsun geçirmeniz uygulamada çıkabilecek aksaklıkları bertaraf etme, uygulama sürecinin kolaylaşması, sonuçları değerlendirebilme açısından önemli.

"Bugün kek yapacağım" diyorsanız, malzemeleri kontrol edip, eksik malzemeleri almanızda fayda var örneğin. "Biz de biliyoruz bunu canım, bize ahkam kesmene gerek yok" mu diyorsunuz? Halkla ilişkiler uzmanı olarak çalıştığım yıllar bana o kadar basit, herkesin bildiği ve aslında planlamaya ayrılacak - bunu mutlaka kağıt üzerinde yapın ama- bir kaç saatle halledilebilecek pek çok konunun bu evre yeterince ciddiye alınmadığı ya da hiç yapılmadığı için krize dönüştüğünü gösterdi ki...

Hiç unutmuyorum, yeni inşa edilecek binamız için mimari yarışma düzenlendi. Sıra yarışma sonuçlarnın açıklanmasında ve ödüllerin verilmesinde. Genel müdürümüzle toplantı yapıyoruz. Sorularımız belli: Dereceye girenlere para ödülünün yanı sıra şilt ya da plaket verilecek mi? Ne büyüklükte bir etkinlik olmasını istiyoruz? Kimler davet edilecek? Basını çağıracak mıyız? Mekan, gün, saat, yeme içme düzeni gibi konuların cevapları da bu sorularda gizli. Alternatifleri sunuyoruz, A planının getirisini, B planınınkini anlatmaya çalışıyoruz.

Bu konuları hiç bir zaman yeterince önemsemeyen genel müdürün esas derdi işin maliyeti. Planlama toplantısını geçiştiriyor. Yapılan işin büyüklüğüne, önemine başta onun inancı yok demek ki. Etkinliğin boyutunu belirliyoruz, kendi aramızda, az masrafla, basın ya da protokol davet edilmeden yapılacak bir toplantıya karar veriyor ve takip eden 2-3 haftayı planlananların uygulamaya geçirilmesi ile geçiriyoruz. Etkinlik bir cuma günü, saat 18'de, kurumumuza ait bir mekanda ve yarışmacılar, jüri üyeleri ve kurum yönetiminin katılmasıyla gerçekleşecek.

O ne, Cuma öğlene doğru genel müdür kapımızdan içeri "neden basın çağırmadık" sorusu eşliğinde esip gürlüyor. Daha da beteri "arayın gelsinler" diyor. Şaka olmalı ama değil. Bir "planlama(ma)" kazası krize dönüşüyor. Neyse ikna etmeyi başarıyoruz. "Bu saatte basını davet etmek, zaten gelmeyin demek olur"a... Ama fırsatın kaçırılmasını engelleyemiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder